Hayal
bir aşktı. Kalp kapakçığı hep ona açılıyordu. Işıktı.
Karanlık bir dünyadan kurtarıp, kendi ışığıyla kör eden bir
ışıktı.
Ben
seni bir uzak okyanusun derinliğinde buldum da sevdim, parlak bir
inciydin benim için. Ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde, Seni
düşünürken gülüşündeki sıcaklığın içime dolup da beni
sardığı bir anda sevdim. Seni sadece boyun saçların ya da
gözlerin, güzel bir yüzün var diye değil… Fikirlerinle,
konuşmandaki güzelliğin ve benim o kor halde yanan yüreğimle
sevdim. Ben seni derinden ve hissederek sevdim, her kalp atışımda
vücudumun dört bir köşesine yayıldığını beni sardığını
her nefes alışımda ciğerlerime işlediğini bilerek sevdim… Yaz
sıcağında uyuyamayıp sıkıntılarım olduğun ve rüyalarımda
buluştuğumuz gecelerde sevdim. Seni ellerinden tutup kanımın
kaynadığı kalbimin yerinden fırlayacağını hissettiğim
anlarda; o ıslak dudaklarınla beni sevdiğini söyleyeceğin anları
düşünerek sevdim… Ben seni o sensiz anlardaki boş ve değersiz
geçen dakikalarda, kayıp zamanlarımızda, seni arayıp
bulamadığım, çaresizlik içinde olduğum, içki sofralarını
dost bildiğim anlarda sevdim. Ama korkuyorum! Korkuyorum evet; seni
kaybetmekten ve seni daha fazla üzmekten. Bir çiçek misali ne
ellemeye ne de koparmaya kıyamıyorum uzaktan seyrediyorum çünkü;
her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup
olayım; sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz.
Ben olduğum gibi… Sen olduğun gibi… Dünya olduğu gibi… Ne
bir mükâfat verdin bana ne bir ceza. Ama cennetini de biliyorum,
cehennemini de. "Seni uzaktan seviyorum...." diye
düşünüyorum içimden. "Yaklaşmadan, anlatmadan,
anlaşılmadan... Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiçbir şey
ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde
taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu. Ben belki de senden çok
bu sırrı seviyorum."
Sırrın
senden bile güzel çünkü senden bile özel. Sırrın bir mum
alevi, sırf yanmaya devam etsin diye karanlığı gündüze
yeğliyorum. Kimse bilmiyor, bilmesi de gerekmiyor. Hem kim ne anlar?
Ateş bu, hep düştüğü yeri yakar. Bense ne bir şeyleri
değiştirmek peşindeyim, ne bir yere varmak. Ne sahip olmak
derdindeyim, ne kendimi kanıtlamak. Her şey olduğu gibi kalsın
istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir
hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz.
Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi. Ben senin
ismini tutuyorum ağzımda, damağımda, ruhumda. Kaygılarını
biliyorum, yalnızlıklarını, kırgınlıklarını ve hırslarını
da. Kalbinin ritmini duyuyorum; yanında olmasam, elini tutmasam da.
Seni olduğun gibi sevdim, tüm günahların ve arızalarınla.
Uzaktan sevmenin en güzel yanı bu zaten. Kimseyi değiştirmeye
kalkmıyorsun. Her şeyi olduğu gibi kabulleniyorsun. Aynı gök
kubbenin altında yaşadığımızı bilmek yetiyor bana. Başımızı
kaldırdığımızda gördüğümüz sema aynı, yıldızlar aynı,
dolunay aynı. Bunu bilmek yetiyor bana. Umurumda değil ki nerede
uyuyorsun, kimin yanında.
Bacağında
kurşun parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim. Etimde yabancı bir
madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende.
Başkası duysa korkar, "aman" der. "Nasıl olur?
Böyle de yaşanır mı?" Hâlbuki ben alıştım. Rahatsız
etmiyor beni, onu anladım. Şarapnel ve ben, gül gibi geçiniyoruz,
yan yana ama karışmadan birbirimize. Kalbimi kıyıya çektim…