Ben
gecenin saçma bir saatinde masadan kalkmadan önce her şey
yolundaydı. Ne olduysa mutfağa gidip kendime makinadan bir kahve
aldığım sırada oldu.
Mutfaktan
döndüğümde bomboş buldum etrafı. İçinde üç beş kişinin
olduğu bir öykü olacaktı buralarda. Kelimeler duruyordu yalnızca.
Kim bilir nereye gitmişti o öyküye yazılacak insanlar? Bir sürü
başıboş kelime kalmış masada. Hangisini hangisinin yanına
koyacağım belirsiz. Seni de davet edemiyorum ki ne vakittir
aralarına, olsaydın burada birazını sana pay eder, tamamlardım
yazıyı. Baş başa kaldım işte şimdi kelimelerle. Bazı geceler
hangi kelime gelse yanıma, bir bahane bulup kovarım ben. Öykülerin
en boktan adamı olabilirim. En huysuzu, baş edilmezi. Oysa şimdi
elimde kendimden başka kimse yok. Pencereden esen rüzgarla masadan
uçuşan kelimeleri toparlayıp bir araya getirmem gerekiyor.
Uyuyacağım ve tüm gece evi talan etsinler istemiyorum.
Kelimelerle
baş başa kaldığımda genellikle hüzünlenirim ben. “Kalemim
karamsardır benim.” Uykusuzluk ve gece, karanlığı çağırıyor.
Yine öyle oldu. Havada uçuşan birkaç kelimeyi topladım: yalnız,
ezgi, aslı gibidir hayat, hayal, pencere… Tek başıma
tamamlayacağım kelimeler değil bunlar. Bir gece seni çağıracağım
yazıya, o zaman baştan başlarız.
30 Ağustos 2014 Cumartesi
29 Ağustos 2014 Cuma
deli düşünceler...
Sessiz ve uykusuz bir gecenin içinde
saklı karanlıklarda, üzeri örtülü bedenlerin en açık
rüyalarında gizli yalanlar.
Yalanlara sarınacak bedenler.
Yalanlarla güzelleşecek. Süslenecek. Yalanlarla yarattığı bu
güzelliğin beğenilmesini isteyecek. Tapınmayı bekleyecek; her
gün, her an, yeniden ve yeniden bir ben, bir sen, bir biz inşa
ederek…
Yalandan yanan yüreğini başkasının
ellerine sunmak mümkün mü? mümkün mü aşk? sevgi?
Kaç elin var, kaç ayağın, kaç
gözün, kaç yüreğin, kaç ben’in, sen'in, siz'in? Çatlaklardan
sızan birkaç kelime, kimin? Kimin kelimeleri, kelimelerin,
kelimeleri?
Bu bir rüya deyip dalmalı rüyaya;
ya da uyanmalı rüyadan korkutucu gerçeğe. Toprağa çizilmiş bir
çembere hapsolmalı, kurtulup çarptığın köşelerden; ya da
durmalı… ya da… durma...
İnsan bir rüyanın içinde…
çıplak. Bir tarafı yalan, dolan... bir tarafı isyan; diğer
tarafı… diğer tarafı?
bu bir rüya sadece; uyan. bu bir
rüya. Uyansana! U-yan sana… Yan sana… yan!
Dokunmaktan korkan parmakların
ucunda, dipsiz umutlar.
Saklı olan her ne varsa… hiç
kimse, hiç birimiz göründüğü gibi değil...
(gazeteye yazılacak disleksi konusu üzerine çalışırken kafada dönen deli düşünceler)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)