Sessiz ve uykusuz bir gecenin içinde
saklı karanlıklarda, üzeri örtülü bedenlerin en açık
rüyalarında gizli yalanlar.
Yalanlara sarınacak bedenler.
Yalanlarla güzelleşecek. Süslenecek. Yalanlarla yarattığı bu
güzelliğin beğenilmesini isteyecek. Tapınmayı bekleyecek; her
gün, her an, yeniden ve yeniden bir ben, bir sen, bir biz inşa
ederek…
Yalandan yanan yüreğini başkasının
ellerine sunmak mümkün mü? mümkün mü aşk? sevgi?
Kaç elin var, kaç ayağın, kaç
gözün, kaç yüreğin, kaç ben’in, sen'in, siz'in? Çatlaklardan
sızan birkaç kelime, kimin? Kimin kelimeleri, kelimelerin,
kelimeleri?
Bu bir rüya deyip dalmalı rüyaya;
ya da uyanmalı rüyadan korkutucu gerçeğe. Toprağa çizilmiş bir
çembere hapsolmalı, kurtulup çarptığın köşelerden; ya da
durmalı… ya da… durma...
İnsan bir rüyanın içinde…
çıplak. Bir tarafı yalan, dolan... bir tarafı isyan; diğer
tarafı… diğer tarafı?
bu bir rüya sadece; uyan. bu bir
rüya. Uyansana! U-yan sana… Yan sana… yan!
Dokunmaktan korkan parmakların
ucunda, dipsiz umutlar.
Saklı olan her ne varsa… hiç
kimse, hiç birimiz göründüğü gibi değil...
(gazeteye yazılacak disleksi konusu üzerine çalışırken kafada dönen deli düşünceler)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder