25 Şubat 2014 Salı

iki kent, benzer sessizlikler...

Sessizlik parçalanmanın sesidir. Bir maskeden düşen onlarca değişik yüzdür sessizlik. Kimseyi getirmeyen ve kimseye götürmeyen çıkmaz bir yoldur. Bütün doğumlar ve bütün ölümlerdir. Senin her terkedilişin, yetmez, her terkedilişindeki hemen unutuluşundur…

Sokakları ıssız, sessiz ve gri olan bir şehirdir Bursa. Kaldırım taşlarında yalnızlık vardır, gökyüzü buram buram zehir kokar. Eğer Bursa'da bir günlüğüne bulunursanız anlayamazsınız ne demek istediğini, ama Bursa'da yaşamak için Bursa'ya gelirseniz sessizce kulağınıza bir şeyler söylediğini duyarsınız ve bir süre sonra konuşmaya başlarsınız onunla.

Sessizlik, yüreksiz gidişler tarafından umursamadan bırakıldığın harabeler içinde bir başına bütün yönleri kaybetmek, sessizlik, arafta sorgusuz sualsiz cehenneme yaklaşmanın ayak sesidir. Duydum, gözlerimi sıkıca yumdum, gürültü yapmadan öylecene kıpırtısız bekledim, beni farketmeden geçip gitsin istedim, dua ettim, bildiğim bütün duaları ettim.

Altıparmak’tan aşağıya yalnız başına yürümek, Paşaçiftliği’nden gece geçerken ürkmek, Zafer'in önünde eski arkadaşlarla buluşmaktır Bursa. Umudun ve umutsuzluğun aynı anda yaşandığı yerdir Bursa ve en önemlisi herkesin yaşadığı şehirde olduğu gibi biz Bursalılar için de kavgamızın şehridir Bursa.

Sessizlik yaklaştı ve durdu, nefesimi tuttum, asırlar ve asırlar geçti.

Denizi yoktur Bursa'nın doğrudur ama deniz'e bir özlem vardır ki sanki her sokak eskiden Deniz'e çıkıyormuş gibi. O yüzden atlanıp gidilir, Mudanya’ya, Tirilye’ye… Yollarında hep farklı isimlerde olsa orası bizim için biz ne dersek odur.

Sonra, sabaha hiç ulaşmayan gecelerimden birinde, körlüğümün ellerinden tutup beni idrakin cümle kapısına getirip bıraktı sessizliğim. Avluda, eninde sonunda geleceğimi bilen sabırlı ve çilekeş dervişler gibi beni bekleyen gerçekler hilal biçimi sıralanmış fısıltılarıyla, anlat hadi dediler. Anlattım anladığımı.

Kar yağdığında yalnız başına, kapalı trafiğin olduğu caddelerde yürümektir Bursa. Yaşamak ve daha çok yaşamanın diğer bir adıdır Bursa. İlk sevdaların, ilk ayrılıkların, ilk göz yaşlarının şehridir Bursa.

“Gitmesi aslında “bensiz git“ deme cesareti olmadığındandır. Anlar, gülümsersiniz. İçinizde ne kadar İstanbul varsa önüne katarak uzaklaşan siluetini seyredersiniz. Kadim dostlarınız yalnızlık ve hüzün iki elinizden tutar, gidişinde saklı cümleyi duyarsınız birden; “haklıymışsın, ben o uzak derinlere gelemezmişim”.

Herkes ağlar Bursa'da sen, ben, öğrenciler, memurlar, işciler ve Bursasporlular çünkü hepsinin bir derdi vardır.

Umut sizi yolculamaktan bıkkın, bir daha ve yeniden elleri cebinde, omuzlarının arasına kıstırdığı başını sabah serinine teslim ederek uzaklaşırken kıyıdan, son kez baktığınız Galatanın ışıkları sonsuza kadar söner içinizde.

Öyle Avrupa'da kupalar kazanmış, şampiyonlukları müzeye sığdıramayan bir takımı yoktur ama gönüllerin fatihi bir takımı vardır Bursa'nın...


Bir sonbahar akşamının parçalanmış sessizliğine saklanarak çekip gidenler gibi, İstanbul da yokluğunuzun farkına varmaz. Üsküdar ezanları susar, sizsiz telaşlarıyla hayat, Zeyrek’den Haliç’e doğru gözyaşlarınızla birlikte akarken, gün en çok ve belki de yalnız sizin pencerenizden eksilir“.


Ahmed Arif'in Ankara için dediğini biz Bursa’da hissederiz, "Kar altındadır varoşlar, hasretim nazlıdır..." işte onun da söylediği hasretlerin bile nazlandığı, çekindiği bir şehirdir Bursa...


Yine bir şubat sabahı, hiç bitmeyecek sandığı bir sevdaya nasıl uyandığını hatırlar yüreğim. Devamını getiremem, eksiklik içimin sessizliğine saplanır, susarım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder