18 Şubat 2014 Salı

Merkez ben, gerisi hikaye


Teknoloji sayesinde okumakta olduğunuz bu yazıda, kalkıp da teknolojiye giydirmek biraz abesle iştigal olacak ama inanın farklı noktadan dokunacağım teknolojiye. ‘Mülksüzler’i okuyanlar bilir. Doktor Shevek’in geldiği, yaşayanların alternatif bir hayat sürdüğü uyduda konuşulan dilde iyelik eki yoktur. Uydudaki herhangi bir obje, uyduda yaşayan her bir bireyin ortak malıdır. Minimum bencillik, maksimum paylaşımcılığı esas alan bir uygulama. Şimdi bu romanda Ursula K. Leguin bile tümüyle siyasal bir görüşü savunmamış, kapitalizm ve sosyalizm arasında objektif bir kıyaslamaya girişmiş ve bir galip belirtmemişken, ben kalkıp herhangi bir siyasal görüşe körü körüne güzellemeler düzemem. Ama maalesef son on yıldır kapitalizmin yan ürünü ben merkezciliğe kapılıp gittiğimizi üzülerek söyleyebilirim.
Teknolojinin içine girdik gireli hemen hepimizin en az bir sosyal paylaşım ağında hesabı var. Ve yazdığımız şeyler genel itibariyle ‘Ben’ temelli. Çok değil on yıl öncesinde sevdiği adama/kadına, akrabasına, dostuna kartlar, mektuplar yazan eller şimdi dokunmatik ekranlarda kendini anlatmak için geziniyor. Acıktığını, trafikten bunaldığını, ders çalıştığını, hemen her anını kimin umurunda kimin değil düşünmeksizin bildirip duruyor. Güzel göründüğünü düşündüğü bir fotoğraftan yakın arkadaşını hunharca kesip, kalan kısmı profil fotoğrafı yapabiliyor. Ha sevgisini anlatmıyor mu bu hesapların birinden. Anlatıyor. 140 karakterde.. Kısa kısa.. Bu hesaplarda kaybettiği vakit yüzünden başkalarını düşünmeye bile fırsatı kalmıyor kimsenin.

Kafka’nın Milena’ya mektuplarını düşünün. Sonra bir de bu aşkın günümüzde geçtiğini düşünün, karşılıklı yorumlaşmaları, ortak Facebook hesabı açışlarını (Gizli bir aşk olduğu için bu imkânsız olurdu gerçi ama düşünün işte). Kendimize odaklanmaktan diğer insanları göremiyoruz artık. Ve kim hakkımızda ne düşünürse düşünsün çok seviyoruz kendimizi. Sanırım firmalar da bunun farkında artık ki, geçen sene moda olan isimli kolyelerin ardından bu sene önce Coca Cola hemen her isme özel kola ambalajlarını piyasaya sundu, sonra da Nutella bu işe girmek üzere olduğunu reklamlarla duyurdu. Çok değil bir ay içinde Instagram, Facebook veya Twitter; üzerinde kendi isimlerinin yazılı olduğu Nutella’ları alan arkadaşlarımız tarafından fotoğraf bombardımanına tutulacaktır.
Keşke kendimizle bu kadar meşgul olmak yerine, bol bol Milena’mızı ya da Piraye’mizi düşünüp; onların gül cemallerini gülücük içinde, gönüllerini de hoş tutmaya çalışsak. Bu kadar hızlı ve ben merkezci zamanlarda sadece bir hayal...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder