22 Mart 2014 Cumartesi

kimseye...

Onu ilk gördüğümde beynimdeki her şey sustu.
Tüm sesler, yenilenen görüntüler yok oldu.
Kafanızın içinde böcekler varsa, sessiz zamanlarınız pek olmuyor.
Yataktayken bile düşünüyorum:
Kapıları kilitledim mi? Şems'i doyurdum mu? Kitabı nereye koydum?
Ama onu gördüğümde, tek düşünebildiğim dudağının kıvrımıydı.
Onunla konuşmam gerektiğini biliyordum.

İlk buluşmamızda, zamanımı onunla konuşmak yada yemeğimi yemek yerine, tabağımdaki yemeği renklerine göre ayırmakla geçirdim.
Ama bunu sevdi.
Günde ona on altı kez öpücüğü verişimi sevdi.
Eve yürümemin kaldırımdaki çatlaklardan dolayı uzun sürüşünü sevdi.
Beraber aynı eve taşındığmızda, kendini güvende hissettiğini söyledi.
Kapıları on sekiz kez kilitlediğim için hırsız giremiyeceğini düşünüyormuş.
O konuşurken hep onun ağızını izledim...
Konuşurken...
Beni sevdiğini söylediğinde, dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrılırdı.
Geceleri, yatağa uzanıp ışığı kapatıp  açışımı izlerdi.
Gözlerini kapatıp gece ve gündüzün önünden geçtiğini hayal ederdi.

Ama sonra…
Onun zamanını çok harcadığımı söyledi.
İşe geç kalmasına neden olduğum için ona çok elveda öpücüğü veremeyeceğimi…
Beni sevdiğini söylerken, dudakları dümdüzdü…
Kaldırımdaki çatlağın üstünde durduğumda, o yürümeye devam etti…
Geçen hafta annesinin evinde kalmaya başladı.
Ona bu kadar bağlanmama izin vermemesi gerektiğini, herşeyin bir hata olduğunu söyledi, ama…
Aşk bir hata değil, onun bundan kaçabilmesi ve benim kaçamamam beni öldürüyor.
Gidip yeni birini bulamam çünkü tek düşünebildiğim o.
Kafama taktığım tek güzel şey oydu.
Artık, düşündüğüm şey onu başka kimin öptüğü.
Nefes alamıyorum çünkü o adam onu bir kez öpüyor ve mükemmel olması umurunda bile değil!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder