24 Aralık 2013 Salı

Biz Büyüdük ve Kirlendi Dünya

küçüktüm, eskiden tabii... ama o kadar eski ki artık...
çantamızı kaldırıma bırakıp oyuna dalardık...  annelerimiz salçalı ekmek gönderirdi sokakta acıkırız diye... mahalledeki en yakın eve gidip kapıyı çalar, su içerdik. yadırgamazdı kimse, teyzelerimiz, amcalarımızdı onlar... tüm çocuklar aynı bardaktan içer ya da musluğa ağzımızı dayardık. cebimizdeki parayı düşmesin diye kaldırımda  duran çantalarımızın üzerine koyardık. oyun bitinceye kadar orada durur kimseler almazdı...
kavga ederdik aşağı mahallenin çocuklarıyla, abiler gelir barıştırırdı. polis falan gelmezdi kavgalara... görmezdik bile. okulun önünde falan da olmazlardı. mahallemizin sokakları evimiz kadar güvenliydi. eve gelme saati akşam ezanı olurdu hep.
geç kalanın yiyeceği azar pencerede bağran annelerin ses tonundan belliydi. sokakta düştük mü çiğnenmiş ekmek koyardık, parmaklarımıza iğne batırıp kan kardeş olurduk. hasta olduk mu okula gitmez, annemizin hazırladığı kakaolu sütü içer Voltran izlerdik. Voltran izlerken sobanın sıcaklığı, sütün ılıklığıyla içimiz geçer, ateşimiz düşer uyuyakalırdık..

komik rüyalar görür, okula gitmediğimiz için dersten geri kalmayalım diye eve uğrayan arkadaşlardan ödevleri öğrenirdik. kışın sobanın üzerinde ekmek kızartılır, su ısıtılır, kestane pişrilir en olmadı güzel koku versin diye mandalina ve portakal kabuğu koyulurdu.

evde izlenecek diziler vardı, annelerimiz için Dallas'ta Boby vardı, Yalan Rüzgarı'nda Vicktor, bizler A Takımını izlerdik B.A. ve Murduck vardı... babalarımız maçları evde izlerlerdi. öyle şifreli yayın falan ne gezer? çatıdaki antenden TRT izlerdik. Perihan Abla vardı... Kasetlerimiz vardı, bazen teypler sarardı kaseti. dişlerine kalem sokup geri sarardık... akşamları çay bahçelerine ailecek gidilir, çekirdek çitler, etrafta koşuştururduk... üzerinde renkli benekleri olan uçan balonlarımız vardı. uçmasın diye bileğimize bağlardı babalarımız. pazar günleri trt'de kovboy filmi olurdu tam öğlen saati, hep beraber onu izlerdik. sonra sokaklara koşup süpürge sopalarını at yaparak kızılderilileri kovalardık... çalı süpürgeleri vardı, hasır yer örtüleri vardı...
cep telefonları, uzaktan kumandalı arabalar, tabletler, bilgisayarlar, 3D görüntü sistemleri yoktu... ama daha naif zamanlardı... murathan mungan şiirinde de dendiği gibi; "biz büyüdük ve kirlendi dünya"...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder