Uzun yıllar önce kitaplarıyla
tanıştığım en sert yazarlardan biridir Vian. Çok çeşitli
eserler yazmış, roman, öykü, şiir ve müzik üzerine...
Edebiyatın açık yürekli yazarı. Romantik, natüralist,
sosyalist, mistik ve tüm bunlarla beraber absürt yazan bir adam.
Şair, mühendis, senarist, kısa film amatörü, yaratıcı bir caz
müzisyeni, tutku dolu bir trompetçi. Yaşamında kırkıncı yılını
görmek istemeyen ve otuz dokuz yaşında yaşama veda eden, olması
gerektiği gibi, aykırı ve başkaldıran bir insan Boris Vian.
Öyle bir kitap düşünün ki, kitabın
henüz ilk sayfalarında size kendisinin ikinci kez okunması
gerektiğini hissettirsin ve söz konusu kitabın sonunda bir son söz
‘yeniden okumadan önce’ başlığı altında incelensin. Hem de
gecikmiş, sonradan yapılacak bir ikinci okuma değildir kastedilen;
kitabın ilk okunmasından sonra ivedilikle gerçekleşmesi gereken
bir ikinci okuma. İşte böyle ve daha fazlası olan, sınırları
olmayan bir kitap Pekin’de Sonbahar. Her okunuşta okuyucuya farkı
farklı hissettireceği için, ikinci bir okuma dahi yetersiz
kalabilir. Bu sınırsız kitap ne kadar erken okunmaya başlanırsa
o kadar derinleştirecektir okuyucuyu.
Pekin’de Sonbahar, Vian’ın
kitapları arasında bir mola dönemi, step sahası gibi
görülmektedir. Ancak nasıl bir geçiş ve dinleniş ise bu,
kitabın sonuna gelindiğinde kişide başa dönme isteği uyanıyor.
Sanki hala keşfedilmeyi bekleyen karakterler varmış ya da
karakterlerin keşfedilmemiş daha pek çok yönü varmış gibi…
Başka bir deyişle Boris Vian, sona vardığınızda bile, söyleme
ihtimali olduğu şeyleri size hissettiriyor. Yani Vian işini
oldukça iyi yapıyor: Yazmayı göze alarak hiç okunmayacakmış
gibi dolu dolu yazıyor.
Bu romanda gereksizliğin vurgusu
gereksiz bir işe girişilerek, aşkın yüceliği ise aşkın tüm
yönleriyle ele alınarak işlenmiştir. Teknik bir adamın romantik,
gerçekçi ve aslında gerçeküstü bir kitabı. Kitap, ne Pekin’de
geçiyor ne de mevsimlerden sonbahar. Yazar, 1956’da söz konusu
kitabın ikinci baskısına şu notu düşer: ‘… Eğer kitapta
zamansal ve mekânsal yaklaşımlar belli yerlerde çakışıyorsa
bu, tümüyle istenç dışı gerçekleşmiş bir şeydir.’
Alphonse Allais ise kitaba ilişkin şöyle bir açıklamada
bulunuyor: ‘Ben bu kitaba Müfrezenin Şemsiyesi adını verirdim.
Bunun iki nedeni var: Birincisi, kitapta şemsiyeye benzer hiçbir
şey yok. Bir savaş birimi olarak değerlendirilen o çok önemli
müfreze konusuna gelince ise; böyle bir şey aklımdan bile
geçmedi.’
İşte Pekin’de Sonbahar, yazar ile
bütünsel müzikli bir fırtınada yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu
ve bu yolculukta bol bol güldürüyor; hem de kum fırtınalarında
bile rahatça. Çünkü bu romanda hiçliğe dair her şey var.
Vian’ın Jöleli Şarkılar isimli
şiir kitabında ise erotizmin haricinde kendi yaşamıyla da ilgili
mısralara rastlamak mümkün. Ayrıca Simon de Beauvoir, Jean Paul
Sartre, Lucien Coutaud, Edith Piaf gibi pek çok yazar ve sanatçıya
ithaf edilmiş şiirler de kitapta mevcut.
Ama işisel olarak beni en etkileyen;
Boris Vian’ın ‘Vernon Sullivan’ takma adıyla yayımladığı
ve ilk taşı ismiyle atan bir kitap: Mezarlarınıza Tüküreceğim.
Bu kitap zihin yoracak veya beyin
fırtınasına sebep olacak türde bir kitap değil. Oldukça düz ve
sade; fakat sadece teknik anlamda. Kitabın içeriği ise yalnız
keskin tartışmalara neden olmakla kalmamış; kitap, ayrıca
ülkemizde de ‘on sekiz yaşından büyükler için uygundur’
ibaresini üzerinde taşıyarak ahlakî açıdan zararlı
bulunmuştur.
1946’da yazılan, 1949’da ‘ahlakî
değerlere hakaret’ ettiğinin düşünülmesi ile yasaklanan
kitabın 1989 basımının son sayfalarında Küçükleri Muzır
Neşriyattan Koruma Kurulu’nun kitap hakkındaki karar incelemesi
var. Kitabın sakıncalı cümleleri tek tek incelemeye alınmış.
Kararda tek bir karşı oy söz konusu. Esasen bu kısım gayet ilgi
çekici. Çünkü karşı oy ‘kitap ahlakî açıdan uygundur’
demiyor sanılanın aksine. Bir kitabın ahlakî değerlere uygun
olmaması için öncelikle onun bir edebî metin niteliğini haiz
olması gerekir. Fakat söz konusu incelemeye konu olan bu kitap,
edebî bir değer taşımamaktadır, deniyor. Yani yazara ve onun
eserine karşı somut bir yadsıma mevcut. Oysaki kitabın tek derdi
‘beyaz görünümlü zenci’ kişisinin vurguladığı ırkçılığı
yansıtmak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder