9 Ocak 2014 Perşembe

İyi ki Doğdun Cemal Süreya; YASA DIŞI BİR ŞAİR

 “Her ölüm erken ölümdür” sözlerini kanıtlarcasına, hayata gözlerini kapadı. 9 ocak 1990'daki ölümüyle, usta şairden geriye kalan sadece yaşanacak yıllar değildi elbette. Bugün Cemal Süreya denilince, akla her biri başlı başına bir karakter taşıyan sayısız şiir geliyor. Üvercinka, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Gül, Göçebe, Üstü Kalsın, bunlardan sadece birkaçı...
Benim bu yazıyı yazmak istememin bir nedeniyse; "Ama kadınlar, Tanrım, / Öyle sevdim ki onları, / Gelecek sefer / Dünyaya / Kadın olarak gelirsem, / Eşcinsel olurum" diyen şair, Cemal Süreya'nın şiirinde dolaşmak ve bu şiirde, kadının ya da erkeğin konumunu yeniden gözden geçirebilme isteği. Bu ne kadar yapılabilir bilemiyorum ama bildiğim bir şey var; o da Cemal Süreya'nın şiirinde erotizm ile aşkın iç içe geçtiği. Metin Celal'in demesiyle, "cinselliği yok saymayan bir aşktır Üvercinka'nın ana izleği" ki, değil Üvercinka, öteki şiirlerine bakıldığında da, aşk ve erotizm onun şiirinde, iç içe geçmiş, tensel birlikteliğin yanı sıra, bu birliktelik, arka odadan gün yüzüne çıkartılmıştır.
Cemal Süreya'nın şiirlerinde, kendinin ve ötekilerin bireyden yola çıkarak, toplumun ve insanlığın açığa çıkmamış hallerini, buna cinsellik dahil olmak üzere, gözler önüne serdiği, söylenebilir. Bu noktadan bakıldığında, Süreya'nın kendine âşık süsü vermiş değil, kadına âşık bir şair olduğu da düşünülebilir, zaten bunu kendi de, çeşitli yerlerde defalarca söylemiştir.  1931 Erzincan doğumlu olan Cemal Süreya, 61 darbesi, 12 Mart muhtırası, 80 darbesi gibi Türkiye'nin yaşadığı birtakım çalkantıları görmüş, bunu derinlerinde hissetmiş, bu hissediş esnasında, ironik bir dille yaşadığı süreci anlatmış, o süreçle adeta içselleşmiştir. Cemal Süreya, daha çok, cinselliğin tabu olarak görüldüğü, yaşadığı toplumu, o toplumun içinde gördüklerini şiirine resmetmiştir. Fakat kendinden önce yazanlardan ayrılan bir tarafı vardır. O, erotizmi kapalı kapılar ardından, gün ışığına çıkarmıştır. Erotik birtakım ayrımları gösteren ilk kuşak, Servet-i Fünuncu'lar olmasına karşın, kadın ve erkeğin cinsel arzularını, yasak ilişkileri, yatağı, cinselliği gösterenler de İkinci Yeni'ciler olmuşlardır. Bir anlamda, erkekle kadın İkinci Yeni ile şiirde aynı yatağı paylaşmışlardır. Zaten Cemal Süreya da kendi şiirini "erotik bir şiirdir benimki" diye tanımlar. Yazdıkları ile sınır tanımazlığını gösterir.
 "Ülke" adlı şiirinden alıntıladığım şu dizeler, onun ne kadar uç noktalarda gezindiğini, bize net bir şekilde gösterir: "Yalnız aşkı vardır aşkı olanın / Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan / Sen yüzüne sürgün olduğum kadın / Kardeşim olan gözlerini unutmadım / Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını / Dostum olan ellerini unutmadım / Karım olan karnını ve önlerini / Orospum olan yanlarını..." ki, her ne kadar, biz kadınlara aşağılayıcı bir ifade gibi gelse de, burada kullanılan "orospu" sözcüğü, birtakım dogmaların yıkılması anlamında bakıldığında, bizlere önemli gözükecek, yukarıda söylediklerimi de destekleyecektir. Dahası mahremiyetin ortadan kaldırılması anlamında bu önemlidir. Bunun yanı sıra, onun şiirinde "çapkınlık bir erkek etkinliği olarak" anlatılsa bile, erkek gibi kadın da istek ve arzularını söylerler. Bu kimi kez gizli yapılan bir şey olsa dahi. Çünkü aşk vardır ve kural tanımaz, kadın ve erkek de birbirleri için vardırlar. Çoğunluk herkesin çapkın ve birbirini ayarttığı bu şiirlerde, kadın da kimi kez, cesurca bu etkinliğe katılan durumundadır. "Başka evlerde karşılaştık / iliğinden öptüm seni" derkenki durumda kadın da, bu öpülmeye karşı koymamış, ilgi duyduğu erkeğe izin vermiştir. Bunun yanı sıra, her ne kadar bazı araştırmacılar, tek eşle evliliği savunsalar bile, çok eşliliğin de, yaygın bir düşünce olarak varlığını sürdürdüğü gözlemlenmektedir. Sadece belki, değişen adlardır, aşk ve aşkın yasadışlığı hiç bitmez. Aşk öyle bir şeydir ki, eve hırsız yerine polis girer, o evlenmeyi hiç düşünmez: "Hain bir aşk bu, / Sizin eve hırsız girer / Onunkine polis. / Yasadışı bir aşk, / Evlenmeyi / Hiç mi hiç düşünmüyor." Kışkırtan kadın, erkek, yasadışlılık, işte hep bunlardır ya da bu ince ayrımdır, onun şiirini okudukça göze çarpan. Ama bu, hep birlikte yapılan bir etkinliktir çoğunluk.

Yukarıda söylediklerime devamla, okuyanda çeşitli çağrışımlar uyandıran dizelerde, tüm olağanüstülüğü ile şairin şiirinde yer alırlar.  Sevgiliyle ya da eşle yatılır ve bu etkinliğin hiç çekinmeden anlatıldığı da, daha önce rastlanmamış bir şekilde, gözler önüne serildiği gözlemlenir. Çünkü tüm bunlar, insana has duygulardır, şiir yolu ile ifade edilmesi gerekiyorsa edilmelidir de.
O kimi kez, kadınların söylemeye çekindikleri ama gizliden yaptıkları şeyleri ya da şöyle diyeyim, çapkınlıkları da söylemeden edemez. Bu anlamda bakıldığında, karşımıza çapkın bir kadın görüntüsü de çıkar. Bu nedenle ona bu söylemlerinden dolayı, yasa dışı bir şairdir de diyebiliriz. O, yazdıkları ile kendini yasa dışı kılmış, kendinden sonrakilere, başka bir dünyanın kapılarını aralamıştır.

Sezen Aksu'nun güzel sesiyle bir Cemal Süreya şiiri; Sayım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder