6 Ocak 2014 Pazartesi

Futbol Ruhuna Atılan Gol


Sporcular artık sadece spor sahalarında yaptıkları ya da yapmadıklarıyla değil, hayatlarının geri kalan her aşaması ile medyaya konu olmakta ve birer rol modeli haline getirilmektedirler. Geçmişte sporcuların performansı ön planda iken yeni dönemde en az göstermiş oldukları performansları kadar, onlara atfedilen imajlara uygun saç şekilleri, gözlükleri, tırnaklarına sürdükleri ojeleri, kılık-kıyafetleri, giydikleri ayakkabıların rengine kadar pek çok şey de etkili olmaktadır.

Peki Değişen Sadece Futbol mu?
Futbolun 80’li yıllarda ön plana çıkmasında dünyada yaşanan ekonomik gelişmelerle, bu gelişmeleri sağlayan ideolojik yapı ile futbol arasında kurulan birliktelik etkili olmuştur. 1980’lerde tüm dünyada yaşanan liberal dalga futbolu da etkilemiş ve futbolun metalaşma sürecinin hızlanmasını sağlamıştır. Kültürel olanın ekonomik olandan ayrı tutulamadığı bu yeni dönemde kültür sanayileri ekonomi açısından vazgeçilmez faaliyetler haline dönüşmüşlerdir. Dünyanın giderek tek bir pazar haline getirilmesine yol açan bu yeni süreç “küreselleşme” olarak nitelendirilmektedir. Futbol imparatorluğu tartışmasız en evrensel imparatorluktur. Otoritesi çok daha eksiksiz ve sağlamdır, çünkü barışçıldır. P.Boniface, Futbol ve Küreselleşme adlı kitabında “Futbol, küreselleşmenin demokrasiden, piyasa ekonomisinden ya da internetten kesinlikle çok daha fazla ilk örneğidir” der.

Futbol, içinde bulunduğumuz dönemin en etkili iktidar nesnelerinden bir tanesine dönüşmüştür ve bu yüzden de futboldan söz ettiğimiz her an, aynı zamanda ekonomiden-siyasetten-kimlikten-şiddetten-toplumsal yaşantı içerisindeki birtakım değişmelerden ve sıkıntılardan da söz ediyor olmaktayız. Bir oyun olmanın ötesinde futbol, toplumsal yaşam içerisinde bir ‘minyatür’ model olarak işlev görmekte ve onun üzerinden toplumsal yaşama bir takım rol ve değer transferleri gerçekleştirilmektedir. İşte bu yüzden futbolun ‘endüstriyel futbol’ olarak adlandırılması sonrasında, oynanan oyunun artık futbol olmadığının net bir biçimde dile getirilmesi büyük önem arz etmektedir. Çünkü hayatımızın her alanı ile ilintilendirilen oyun aracılığı ile, yeni dönemde yaratılan sanal kimlikler (taraftarların âidiyet bilinçleri ve kimlik oluşumları) ile ‘mış gibi’ olma hâli sonrasında bu oyun üzerinden gerçekleştirilen değerler transferleri arasında doğrudan bir bağlantı söz konusudur.
Endüstriyel futbolla ilgilenen dört farklı kesimden söz edilebiliriz; bunlar, futbolun önde gelen unsurlarından olan kulüplerin yanı sıra bu büyülü oyunu geniş kitlelere aktarmakla görevli olan medya ve düzenlemeleri gerçekleştiren federasyonlar ki küresel dünyada buraya ülkelerin futbol federasyonlarının yanı sıra UEFA ve FIFA’yı da dâhil etmemiz gerekmektedir ve son olarak oyunun en önemli aktörleri taraftarlar ya da endüstriyel futbol sonrası müşterilerdir.

Endüstrileşen futbol, televizyonun elinde yeni bir biçime sokulmakta ve gerçekliğinden uzaklaştırılmak suretiyle taraftarlar üzerindeki etkisi farklı biçimlerde yeniden üretilmektedir. On ikinci adam yanılsamasıyla beraber taraftarların müşterileşme süreci hızlandırılmakta, taraftarlık algısı varsayımsal bir kavrama indirgenmektedir. Endüstriyel futbol anlayışının egemen olduğu yeni futbol düzeninde paranın oyunun ruhuna attığı gollerin sayısı her geçen gün daha fazla olmaktadır. Futbol endüstrisi aracılığı ile yaratılan ekonomik kazancın artmasının ardından kulüplerin anonim şirketler haline dönüşerek borsaya girmesi sonrasında, hisse senetleri açısından da dikkat edilmesi gereken ekonomik bir yapı ve bu yeni dünyanın değerleri ile karşı karşıyayız. Ruhu olmayan ve her türlü manipülasyona açık hale getirilen futbol, bir oyun olmanın dışında her şeyle ilintilendirilen bir yapıya büründürülmüştür. Böylesi bir yapının şikeden, mafyaya oradan da ekonomik getirilere (hisse senetleri, naklen yayın gelirleri vb.) uzanması ve bu yapılarla ilgilenmesi tesadüf olmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder