Şems
her zamanki gibi kapısı açıldığında mutfağa giriyor, masanın
arkasına kaçıyor. Çekmeceden bir naylon torba alıp ses
çıkarıyorum. Hemen masanın arkasından çıkıyor, alıp
mutfaktan dışarı atıyorum. Her seferinde bu numaraya kanmasına
inanamıyorum. Şems'in mutfağa girmesi yasak, çünkü yerleri
düzenli olarak ilaçlıyorum bu aralar. Mutfak kapısının bir
tarafında hayvanlar ölüyor, diğer tarafında ise bir başka
hayvan pahalı mamalarla besleniyor. Evde kimin yaşayıp, kimin
öleceğinin kararını ben veriyorum, bir bakıma bu evin tanrısıyım
diye hissediyorum...
Kedi Şems'i el üstünde tutarken böcekleri öldürmenin mantığını arıyorum, sonuçta şems aslında yemeklerime böcekten daha çok giriyor, gelip zaman zaman elimi ısırıyor, gece uykumu bölüyor. Öte yandan kedimin huylarını biliyorum, gelip bana sokuluyor uykudan kalkınca, annesiymişim gibi davranıyor, böyle yaptığı zamanlar daha az yalnız hissediyorum kendimi. Böceklerin huylarını bilmiyorum, onları takip edemeyeceğim kadar küçükler. Onları tanımadığım gibi kendimi daha az yalnız hissetmeme de neden olmuyorlar. Onları tanımadığım halde kendimde onları öldürme hakkını yine de bulabiliyorum, bu kararımı çoğu kez kendime bile sorgulatmıyorum. Sorguladığım zamanlar bulabildiğim tek bahane böceklerin, örneğin kedilerden, çok daha hızlı üremesi. Onları öldürmezsem tüm evi kaplayabilirler. Aslında Şems de üremek istiyor. Ancak geçen yaz kısırlaştırdık. Bunu
Kedi Şems'i el üstünde tutarken böcekleri öldürmenin mantığını arıyorum, sonuçta şems aslında yemeklerime böcekten daha çok giriyor, gelip zaman zaman elimi ısırıyor, gece uykumu bölüyor. Öte yandan kedimin huylarını biliyorum, gelip bana sokuluyor uykudan kalkınca, annesiymişim gibi davranıyor, böyle yaptığı zamanlar daha az yalnız hissediyorum kendimi. Böceklerin huylarını bilmiyorum, onları takip edemeyeceğim kadar küçükler. Onları tanımadığım gibi kendimi daha az yalnız hissetmeme de neden olmuyorlar. Onları tanımadığım halde kendimde onları öldürme hakkını yine de bulabiliyorum, bu kararımı çoğu kez kendime bile sorgulatmıyorum. Sorguladığım zamanlar bulabildiğim tek bahane böceklerin, örneğin kedilerden, çok daha hızlı üremesi. Onları öldürmezsem tüm evi kaplayabilirler. Aslında Şems de üremek istiyor. Ancak geçen yaz kısırlaştırdık. Bunu
onun iyiliği için yaptım. Yalnızca evin tanrısı olmakla kalmıyorum, aynı zamanda evde yaşamasına izin verdiklerimin iyiliğini de düşünüyorum. Kedim yanımda kendini kaybetmişçesine bir parça kağıtla oynuyor, bense güzel bir kadının yanımda olduğunu düşlüyorum. Evin içi çok sıcak, o yüzden fazla bir şey giymeye gerek duymamış, başımı çıplak göğsünün altına koyuyorum, kokusunu içime çekiyorum.
Yalnızca
bu evin düşünceli tanrısı değilim, hayalgücüm de geniş. Ama
o aslında burada değil, belki de hiç olmayacak, kaloriferlerin
ayarını bu kadar sıcağa getirmeye de gerek yok belki. Ben bu evin
düşünceli ve hayalci tanrısıyım ama gücüm onun hayalini
gerçeğe çevirmeye yetmiyor. Belki de tanrıların yalnız olması
gerekiyor, bu yüzden yapamıyorum. Evet, mutlaka nedeni bu olmalı.
Kedinin yaşamasına izin vermemin ve böcekleri öldürmemin nedeni
de bu olmalı. Şems, kağıtla oynarken kendini kaybediyor,
etrafındaki herkesin varlığını aklından siliyor, koca evrende
yapayalnız, yalnızca bir parça kağıdı patisine takıyor.
Böcekler ise çoklar, her gün mutfağımda beraberce dolaşıyor,
keşif yapıyor, dökülen saçılan varsa onlardan besleniyorlar.
Hep çoklar, hep bir aradalar Sanırım onları öldürmemin gerçek
nedeni bu. Benim kadar yalnız olmayan hiçbir şeyin etrafımda
olmasından hoşlanmıyorum. Ben onları öldürmezsem, onlar beni
öldürüyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder